Sağlıklı Bir Dünya İçin Yapay Et

 Sağlıklı Bir Dünya İçin Yapay Et!

   Her yıl artmaya devam eden dünya nüfusu ile birlikte mevcut gıda üretimi gün geçtikçe yetersiz kalmaya başlamaktadır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre 2050 yılına gelindiğinde mevcut gıda sistemlerinden %70 daha fazla gıda talebi olacağı ortaya konmuştur. Ek olarak yaşanan iklim krizi gıda yetersizliğini olumsuz yönde tetiklemektedir. Dolayısıyla geleneksel yöntemin artan ihtiyaca cevap veremeyeceği ve üretim maliyetinin de daha da yükseleceği öngörülmektedir. Bu durumda et tüketimi lüks bir tüketim grubu olarak düşünülmektedir. Ek olarak geleneksel hayvancılığa dayalı et üretimi pek çok olumsuz sonuçları doğurmaktadır bu nedenle sürdürülebilir ve daha güvenli gıda üretimi yöntemlerine odaklanılması kaçınılmaz olmuştur Bunların başında yapay et gelmektedir. Laboratuvar ortamında yetiştirilen doku ve hücrelerden elde edilen in vitro et için kültürlenmiş et, yapay et veya temiz et gibi terimler kullanılmaktadır. Yapay et, çevresel yük ve hayvan refahı ile ilgili pek çok konuda geleneksel ete kıyasla avantajlar sağlamaktadır.

Hayvanların kesimi

DSÖ'ye göre, 1997-1999 yılları arasında dünya genelinde kişi başına et tüketimi yılda 36,4 kg iken, 2030 yılına kadar yılda 45,3 kg'a yükselecektir (Vasileska ve Rechkoska, 2012)

Kaynak kullanımı

Arazi yüzeyinin yaklaşık %30'u hayvancılık üretimi için küresel olarak kullanılmaktadır. Tatlı su tüketiminin yaklaşık %70'i ve et ve gıda üretimi için kullanılmaktadır

Küresel ısınma ve kirlilik

Hayvancılık sektörü, dünya çapında atmosfere verilen antropojenik sera gazı emisyonlarının %18'ine ve antropojenik metan emisyonlarının %37'sine katkıda bulunmaktadır

Yetersiz besin dönüşümü

1 kg kümes hayvanları, domuz eti ve sığır eti sırasıyla 2, 4 ve 7 kg tahıl gerektirdiğinden, geleneksel et üretim sistemleri besin dönüşümünde verimli değildir.

Hastalıklar ve sağlık endişeleri

İnsanlar, bağışıklığı baskılanmış, kirletici maddeler içeren hayvanlardan salınan patojen tarafından riske atılır.

Nesli tükenmekte olan türlerin neslinin tükenmesi

Hayvancılık ve çiftçilikten kaynaklanan ormansızlaşma nedeniyle, hayvan türlerinin çoğu doğal yaşam alanları kaybedilmekte ve nesli tükenmektedir.

Tablo 1. Geleneksel etin dezavantajları (Bhat ve ark., 2015; Bonny ve ark., 2015; Joshi ve Kumar, 2015; Kumar ve ark., 2017; Van Eenennaam, 2017; Gaydhane ve ark., 2018)

YAPAY ET

Yapay et, gıda amaçlı yetiştirilen bazı hayvanlardan alınan kök hücrelerinin gerekli şartlara sahip (besin öğeleri, enerji kaynakları, büyüme faktörleri vb.) bir biyoreaktörde geliştirilmeleri ve farklılaşmaları ile önce yenilebilir olgun kas hücrelerine ve devamında ise daha büyük kas dokularına dönüştürülmesi sonucu elde edilen ürüne verilen addır. İnsan tüketimi için laboratuvar ortamında kültürlenmiş et fikri son zamanlarda daha çok gündeme gelse de aslında bu fikrin ortaya çıkışı yeni değildir. Bu fikir, ilk kez yazar ve politikacı Frederick Edwin Smith tarafından öngörülmüş ve laboratuvar ortamında üretimi sayesinde yapay etin endüstriyel üretimi için uzun bir üretim süresine gerek kalmayacağı belirtilmiştir. Daha sonra Winston Churcill ‘Thoughts and adventures’ isimli kitabında kültürlenmiş et hakkında düşüncelerini belirtmiştir. Ayrıca 1936 yılında Churcil ‘Yalnızca tavuk göğsü ve butu yiyeceksek, bütün tavuk yetiştirmeyelim’ sözünü söylemiştir.

Tablo 2’de 1912’den günümüze kadar yapay et üretiminin gelişme süreci gösterilmiştir. 1912’de Alexis Carrel canlı embriyonik civciv kalp kası parçasının vücudun dışında, bir petri kabında, uygun besinlerle beslenmek şartıyla canlı tutulmasının mümkün olabileceğini göstermiştir. Fransız bilim kurgu yazarı Rene Barjavel 1943 tarihli “Ravage” isimli romanında restoranlardaki etin in vitro üretiminden bahsetmiştir. Willem van Eelen tarafından 1950'li yılların başında et ürünleri üretimi için doku kültürünün üretimi fikri ortaya atılmış ve 1999 yılında bu fikrin patenti alınmıştır. SymbioticA kurbağadan kas biyopsilerini elde edip bu dokuları canlı tutmuş ve kültür kabında geliştirmiştir. Uzun süreli uzay uçuşları için hayvan kası proteinlerinin kültürlenme olasılığını araştırmak amacıyla akvaryum balığından (Carassius auratus) kas doku elde edilmiş ve petri kabında geliştirilmiştir. NASA bilim insanlarınca yapılan bu araştırma, kültürlenmiş et araştırması için yapılmış en önemli yatırımdır. Yapay et üretimi alanında en büyük adım 2013 yılında atılmıştır. Dünyanın ilk in vitro et bazlı burgeri, Hollanda Maastricht Üniversitesi'nden Dr. Mark Post’un laboratuvarında 325 bin dolara üretilmiş ve Londra’da Riverside Stüdyoları’nda panelistler tarafından duyusal değerlendirme yapılmıştır. Dana etinin laboratuvar ortamında kök hücre kullanılarak geliştirilmesi üç ay sürmüştür. Üretilen kültürlenmiş etin renksiz olduğu ve daha çok tavuk etine benzediği rapor edilmiştir. Bu nedenle eti renklendirmek için kırmızı pancar suyu ve safran eklenmiştir. Bu gelişme ile birlikte 10-20 yıl içinde kültürlenmiş et ve ürünlerinin süpermarket raflarında görülebileceği düşünülmektedir. Mark Post ABC News’e verdiği röportajda gelişmeler doğrultusunda maliyetin burger için 11 dolar/burger, et içinse 80 dolar/kg olabileceğini açıklamıştır.

1912

Alexis Carrel'in canlı civciv kalp kası parçasını petri kabında büyütmesi

1943

Rene Barjavel'in “Ravage” isimli romanında restoranlarda yapay et üretimine yer vermesi

1950’li yıllar

Willem van Eelen' in et ürünleri üretimi için doku kültürü kullanımı fikrini ortaya atması

1999

Willem van Eelen tarafından kültür ve kök hücre konseptinin patentinin alınması

2002

SymbioticA tarafından kurbağadan kas biyopsilerinin elde edilmesi ve geliştirilmesi

2002

Benjaminson vd. tarafından akvaryum balığından elde edilen kas dokusunun geliştirilmesi

2008

Norveç'te yapay et sempozyumunun yapılması

2011

İsveç'te yapay et çalıştayının düzenlenmesi

2013

Dr. Mark Post tarafından dünyanın ilk in vitro et bazlı burgerinin üretimi

2015

İlk in vitro bazlı burgerin fiyatının 80 $/ kg’a düşürülmesi

Tablo 2. Yapay etin tarihsel gelişimi

 Dünyada çok sayıda (Mosa Meat, Super Meat, Memphis Meat, Modern Meadow, Finless Foods, Just ve Integriculture) kültürlenmiş et şirketleri bulunmaktadır. ABD’de Memphis Meat firması hayvan hücrelerinden dana, tavuk ve ördek eti üretmeyi başarmıştır. Rus Deneysel Veterinerlik Enstitüsü ise 2017’de ilk kültür etini üretmeyi başarmıştır. Bir ay içinde bir tüpte küçük parçalar halinde 10 g et üretilmiştir. Enstitü, yapay etin hızlı ve ucuz üretimi için 2025-2030 yılları arasında büyük biyolojik reaktörlerin dizayn edileceğini tahmin etmektedir.

Kök Hücreler, Hücre Kültürü ve Doku Mühendisliği

Yapay et üretimi için esas iskelet kas dokusu; indüklenmiş pluripotent kök hücreler (iPSC'ler), mezenkimal kök hücreler (MSC'ler) veya uydu hücreler (SC'ler) yani kas kök hücreleri tarafından oluşturulmaktadır. Et üretimi için hücre kültüründe, süreci güvenilir ve verimli hale getirmek için binlerce değişken kontrol edilmelidir. Yapay et üretimi için uygulanan süreç iki aşamada ele alınmaktadır. Bunlardan ilki yani çoğalma aşaması başlangıç hücresinden maksimum hücre sayısını elde etmeye dayalıdır. Farklılaşma ve olgunlaşma aşaması olarak bilinen ikinci aşama ise maksimum protein elde etmeye dayalıdır. Sonrasında uydu hücrelerin kök hücre davranışını korumak için kök hücre nişini mümkün olduğunca yakın bir şekilde yeniden oluşturmak gerekmektedir. Ayrıca kültür yüzeyinin kolajen IV gibi bazal membranı taklit eden proteinlerle kaplanması, uydu hücrelerinin çoğalma hızı üzerinde etkiye sahiptir. Yeterli hücre ürettikten sonraki hedef onları iskelet kası hücrelerine ayırmak ve maksimum protein üretimine yani hipertrofiye uğratmaktır. Uydu hücreleri için bu süreç neredeyse doğal olarak gerçekleşmektedir. Sonrasında hücreler erken evre iskelet kası belirteçlerini ifade etmeye başlayacaktır. İskelet kası hücreleri de dahil olmak üzere çoğu mezenkimal hücre, bir kolajen veya kolajen/matrigel jeli ile sıkı bir lif içinde gerilim oluşturacaktır. Oluşan statik gerilim, biyo-yapay kas denilen kasın protein üretimini muazzam bir şekilde arttırmaktadır. Kas dokusunun protein içeriği ve kalitesinin büyük kısmını kasılma proteinleri oluştursa da rengi ve tadı için önemli olan başka proteinler de vardır. Özellikle miyoglobin etin pembe renginden kısmen sorumludur ve demirin önemli bir taşıyıcısı olduğu için tadı da belirlemektedir. Miyoglobinin transkripsiyonel regülasyonu oldukça iyi anlaşılmış olup, MEF2 ve NFAT/kalsinörin transkripsiyonel aktivatörlerini içermektedir. Kısacası, etkili bir iskelet kası hücre kültürü ve mevcut teknoloji ile yapay et üretimi mümkündür. Ürünü optimize etmek ve endüstriyel üretimi sağlamak için biyoreaktörler ve uygun tasarıma ihtiyaç vardır ve bugüne dek kaydedilen gelişmeler kabul edilebilir bir et dokusunun taklit edilerek yapay etin üretilebileceğini göstermektedir.

Günümüzde, in vitro çiftlik hayvanları miyogenezi için kas kök hücrelerinin kültürü, pluripotent kök hücrelerin yönlendirilmiş farklılaşması ve transgenezi kullanarak doğrudan yeniden programlama olmak üzere üç farklı yaklaşım mevcuttur. Şu ana kadar çoğu kültürlü et üretim süreci öncelikle in vitro kültüre ve kas kök hücrelerinin farklılaşmasına odaklanmıştır. Kas kök hücreleri (uydu hücreleri), hareketsiz kök hücreler, miyoblastlar ve soyları dahil olmak üzere kas dokusunun yenilenmesinden sorumludurlar. Kas dokusu, fetal gelişim sırasında paraksiyal mezodermal progenitör hücrelerden oluşur. Paraksiyal mezoderm, birkaç büyüme faktörü tarafından düzenlenen sıralı gelişim süreci yoluyla miyoblastlara farklılaşır. Miyoblastlar hücreden hücreye füzyon yoluyla kas dokusu oluşturur ve bunların bir kısmı miyofiber bazal laminanın altında bulunur ve doğum sonrası dönemde sessiz uydu hücrelere dönüşür. Kas yaralanması üzerine, hareketsiz uydu hücreleri aktive olur, miyoblastlara farklılaşır ve kas yenilenmesine katkıda bulunur. Hücrelerin farklılaşması, çoğalması ve uyarılmasında pek çok genin ifadesi önemli bir rol üstlenmektedir. Bu genlerin dışında çeşitli vasküler ve nöral hücre adezyon molekülleri, integrinler de görev almaktadır. Başka bir deyişle, dışsal ve içsel regülasyonların uyumu, kas kök hücrelerinin kaderini düzenlemektedir. Bu nedenle, in vitro olarak kas kök hücrelerini korumak, kas kök hücrelerinin destekleyici fizyolojik özellikleri in vivo taklit etmekle mümkündür. Burada da hücre dışı matris (ECM) ve parakrin faktörleri dahil olmak üzere pek çok faktör devreye girmektedir. Ayrıca, güvenilir bir in vitro et üretimi için kas kök hücre fizyolojisinin derinlemesine anlaşılması gerekir. Kas kök hücreleri, kas biyopsisi yoluyla ve kesilen hayvanlardan izole edilebilir. İzole kas kök hücresinin verimi, donör hayvanların koşulları tarafından değiştirildiğinden, donör hayvan seçiminden önce daha verimli bir uydu hücre izolasyonu için çeşitli faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. İskelet kası, çeşitli kök hücre popülasyonlarının yanı sıra kas lifleri, bağ dokuları ve stromal hücrelerden oluşur. Kas kök hücreleri kas lifleri üzerinde yer aldığından, bu hücrelerin başarılı izolasyonları için kas dokusundan verimli bir şekilde ayrılmaları çok önemlidir. Genel olarak tripsin, pronaz, dispaz ve kollajenaz gibi proteazlar, makas ve et kıyma makinesi ile fiziksel ayrışmayı takiben kas kök hücrelerinin saflaştırılması için kullanılmaktadır. Enzimatik ayrışmadan sonra ise, lif parçaları, doku artıkları ve bağ dokuları, daha sonraki işlemler için kas kök hücre içeren hücrelerden ayrılmalıdır. Boyut ve ağırlıktaki farklılıklara dayalı olarak, filtreleme ve diferansiyel santrifüjleme, kas kök hücrelerini içeren tek çekirdekli hücre popülasyonunu izole etmek için standart yaklaşımlardır. Genel olarak, ayrışmış dokular bir hücre süzgecinden veya 20 ila 40 um gözeneklere sahip naylon ağdan süzülür, daha sonra kalıntıları çıkarmak için yaklaşık 300 g'lık düşük bir g-kuvvetinde santrifüjlenir. Diferansiyel santrifüjlemenin ortaya çıkan süpernatantı somatik hücreler, kan hücreleri, stromal hücreler ve kas kök hücreleri gibi çeşitli hücre tiplerini içerir. Bu nedenle, yüksek oranda saflaştırılmış bir kas kök hücre popülasyonu elde etmek için ayrışma adımını takiben hücre sınıflandırması yapmak esastır. Ayrışmış kas dokusunun çeşitli hücre tipleri arasında, kas kök hücrelerinin hücre kültürü plakasına yapışması fibroblastlara ve epitel hücrelerine göre daha uzun sürer. Kültür plakasına ekimden 40 ila 60 dakika sonra, süpernatant hasat edilerek yüksek oranda saflaştırılmış bir kök hücre popülasyonu elde edilebilir, çünkü çoğu fibroblast ve epitelyal hücreler zaten kültür plakasına eklenmiş durumdadır.

In vitro kas kök hücre kültürleri, ECM, sinyal molekülleri (hormonlar ve sitokinler), metabolitler ve fiziksel ortamlar (sıcaklık, pH ve nem) dahil olmak üzere in vivo kök hücre nişlerini taklit ederek elde edilebilir. In vivo olarak kas kök hücrelerini çevreleyen bu bileşenler, sentetik kimyasallar ve yapay cihazlar kullanılarak in vitro olarak özetlenmiştir. In vitro kültür ortamı büyüme ortamı, hücre substratları ve kuluçka içermektedir. Hücre substratlarının temel rolü, kök hücrelerde integrin reseptörü aracılı çoğalma, canlılık ve hücresel yaşlanmayı etkileyen hücreler için yapışık bir yüzey sağlamaktır. Kas kök hücreleri için, fibronektin, laminin ve kollajen gibi çeşitli ECM proteinleri, in vitro hücre kültürleri için de uygulanan in vivo fiziksel ortamı sağlamaktadır. Hücre büyüme ortamı genellikle bazal ortam, serum ve hücre sinyal moleküllerini içerir. Besinler (amino asitler, karbonhidratlar ve lipitler), vitaminler, inorganik tuzlar ve eser mineraller gibi temel elementlerden oluşan bazal ortam, hücreler için in vitro çözünür bir mikro çevre sağlar. Bazal ortam, tıpkı in vivo vücut sıvıları gibi, pH ve ozmotik basıncın tamponlanmasında ve ayrıca hücrelerin in vitro olarak beslenmesinde rol alır. Kas kök hücre kültürlerinde fetal bovine serum (FBS) ve at serumu (HS) yaygın olarak uygulanmaktadır. Yüksek serum konsantrasyonunda kültürlendiğinde kas kök hücre büyümesinin kolaylaştırıldığı ve spontan miyojenik farklılaşmanın baskılandığı kanıtlanmıştır. Hormonlar ve büyüme faktörlerinin yanı sıra besinler de hücre büyümesi ve bakımı için gereklidir. Bu nedenle, yukarıda belirtilen bileşenleri çeşitli kombinasyonlarda kullanarak in vitro kültürlerin fizyolojik özelliklerini düzenlemek mümkündür. In vitro hücre kültürleri için vücuda benzer bir fiziksel ortam oluşturmak temel bir kriterdir.

HÜCRELERİN FARKLILAŞMASI VE OLGUNLAŞMASI AŞAMASI

Yapay et üretim prosesinin birinci aşaması (çoğalma) hücre kültürü kapları ve şişelerinde gerçekleştirildikten sonra ürün hücrenin çoğalmasına bağlı olarak verimi arttırmak ve kontrollü koşullar sağlamak üzere biyoreaktörlere aktarılmalıdır. Ayrıca farklılaşma ve olgunlaşma aşamasında 3 boyutlu doku yapıları (hücre yüklü yapı iskeleleri) yer aldığından, doku perfüzyon biyoreaktörlerinin kullanılması önerilmektedir. Bu tür biyoreaktörler, ortamı ya sürekli ya da sürekli olmayan bir şekilde iskele boyunca perfüze etmek için bir pompalama sistemi kullanmaktadır. Tam in vitro kas dokusu oluşum süreci için gerekli olan yapı iskelesi malzemesi türü canlı hücrelerin in vivo ortamını taklit eden üç boyutlu (3D) bir yapıdır - hücre dışı matris (ECM). Bu malzeme mekanik destek sağlar ve hatta doku yapısının potansiyel vaskülarizasyonunu sağlayabilir. Bu nedenle iskele, hücresel tarımın temel bileşenlerinden birini temsil eder. İskele malzemeleri, hücre bağlanması ve büyümesi için bir yüzey oluşturarak hücre genişlemesini ve farklılaşmasını destekleyen entegre bir ağ sağlar. Bu gözenekli ağ, hücre metabolik fonksiyonlarını sürdürmek ve nekrozu önlemek için oksijen ve besinlerin akışının yanı sıra atıkların uzaklaştırılmasına izin vererek orta difüzyonu en üst düzeye çıkarır. Yapay et için 3D biyobaskı teknolojisi ise uygun bir biyomateryal olup aynı anda basılabilir ve basılan hücreler için iskele görevi görür. Ayrıca yapay et üretimini izlemek için sensör sistemlerinin uygulanması, kontrol ve kültürleme sürecinin optimize edilmesine, ortam kullanımından tasarruf edilmesine ve bütün için genel maliyet azalmasına olanak sağlayabileceğinden, bu biyolojik süreç üretim ölçeğinde son derece faydalı olabilir. Biyoreaktörlerde pH tipik olarak elektrokimyasal ve optik sensörler kullanılarak izlenir.

GIDA GÜVENLİĞİ VE İNSAN SAĞLIĞI

Yüzyıllardır birçok hastalığa neden olan gıda patojenlerinin yaklaşık %22’si et kaynaklıdır. Epidemiyolojik açıdan incelendiğinde, birçok hastalık endüstriyel hayvancılık sistemleri ve tarım sektöründeki gelişmelerle ilişkilendirilmektedir.

Yapay et üretiminin halk sağlığı ve gıda güvenliği bakımından hem olumlu hem de olumsuz olarak sonuçlar doğurabileceği düşünülmektedir. Yüksek düzeyde kontrollü ortamda üretilen hücre kültürü/yapay et gıda kaynaklı patojen riskini azaltarak daha sağlıklı ve güvenli et üretimine olanak sağlayabilir. Yapay et üretim süreci ile etin mikrobiyolojik yükü ve bu mikroorganizmalardan kaynaklı bulaşma ve hastalık riskleri de azaltılabilecektir. Her ne kadar yapay et destekçileri yapay etin hayvan olmadan üretileceği için herhangi bir mikroorganizma içermeyeceğini savunsalar da, yüksek oranda hücre çoğalması potansiyel kanser hücrelerinin çoğalmasını uyarabilir. Dahası, hücre kültürü için gerekli olan bütün kimyasal ürünlerin (hormonlar, besin maddeleri, vb.) gıda tüketim içeriğinde güvenli olduğu garanti edilmemiştir. Yeni veya daha önce test edilmemiş malzemelerin tüketiminin tehlikeli olabileceği endişesi vardır. Yapay et üreticileri yapay etin önemli bir bileşime sahip olduğunu ve insanların muhtemel psikolojik ve fizyolojik ihtiyaçlarına yanıt verebilecek bir ürün olduğunu belirtmişlerdir. Yapay et üretimi ile kompozisyonu belirlenebilen ürünün et tüketimi ile ilişkilendirilen birtakım hastalıkların (kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, kolon kanseri gibi) önüne geçilebileceği düşünülmektedir. Ayrıca omega-3 gibi bileşenlerin yapay ete ilave edilerek etin sağlık yönünün de geliştirilebileceği belirtilmektedir.

TEKNOLOJİK ENGELLER VE MALİYET

Geleneksel üretimde besin maddeleri ve oksijen kan damarları ile her bir hücreye ulaştırılırken, yapay et üretiminde ise bu fonksiyonu biyoreaktörler gerçekleştirmektedir. Ana doku homeostatik düzenleme olmadan kültürlenmekte ve homeostatiğin eksikliği ürünün besinsel değerini etkilemektedir. Geniş ölçüde üretim için geniş kapasitede biyoreaktöre ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak kök hücrelerin kültürlendiği ortamlar bazı besin maddelerini içerirken bazılarını (karbonhidratlar, amino asitler, lipitler, vitaminler, vb. gibi) ihtiyaç duyulan seviyede içermemektedir. Yapay et üretimindeki en önemli sorun B12 vitamini ve demir gibi önemli bileşenlerin eksikliğidir. Lipit fraksiyonunun aromaları, karbonhidratlar ve proteinler arasındaki kompleks etkileşimin sonucu olarak etin tadını yeniden üretmek zordur. Bu nedenle tadın geleneksel ete en yakın halini elde etmek için yağ hücreleri de hücre kültürüne ilave edilmelidir. Et, kas dokudan gelişmesine rağmen, hayvan kesildikten sonra oksijen alımı durduğunda birçok biyokimyasal değişim meydana gelir ve metabolik reaksiyon oluşur. Anaerobik glikoliz, glikojenin laktik aside dönüşmesi, kas pH’sının düşüp enzimlerin aktif hale gelmesi, protein denatürasyonu ve enzimatik proteoliz; etin görünüş, tat ve tekstürel kalitesinin oluşmasından sorumlu olan yumuşamaya neden olur ve bu nedenle et kesilip birkaç gün bekledikten sonra tüketilmelidir. Bu temel proses yapay et üretiminde dikkate alınmamıştır ve bu prosesin kültürlenmiş kas dokusunu geleneksel olarak üretilmiş ete çevirecek şekilde yapay ette oluşup oluşamayacağı belirsizdir.

İlk üretilmiş biftek gerçek bir ete değil hamburgere benzemiştir. Yapay hamburger üretmek, biftek üretmekten çok daha kolaydır. Son zamanlarda, benzer yapıda gerçek bir biftek yapmak için üç boyutlu yazıcıların kullanımı ile ilgili çalışmalar mevcuttur; fakat hala yeterince düşük bir fiyatta üretimi gerçekleştirilememektedir. Standart hücre kültürü ve mühendislik teknikleri geliştikçe, yapay etin maliyetinde düşüşler olacaktır. Endüstriyel ölçüde yapay et üretimi ancak maliyeti etkin bir proses yaratıldığında uygulanabilir olacaktır.

SONUÇ

Sonuç olarak geleneksel et endüstrisi değişen bir pazarla karşı karşıyadır. Önümüzdeki yıllarda standart et üretim sistemlerinin insanların et ve protein ihtiyacını karşılayamayacağı ve çevreye duyarlı sürdürülebilir üretim sistemleri ihtiyacının artacağı düşünülmektedir. 1912 yılından günümüze yapay et teknolojisinde önemli gelişmeler olmuş ve üretim maliyeti daha düşük seviyelere indirilebilmiştir. Yapay et teknolojileri, canlı bir hayvandan biyopsi alınarak ve bu kas parçasının, çoğalma yeteneğine sahip olan, dönüştürebilen kök hücreler aracılığıyla besin ve büyüme faktörlerinin sağlandığı uygun bir kültür ortamında üretilmektedir. Bu süreç boyunca hücreler, laboratuvarda yetiştirilen etin gelişimini sağlamak için uygun koşullarda tutulmaktadır. Dolayısıyla tüketicilerin çevresel sürdürülebilirlik, sağlık sorunları ve hayvan refahı gibi değişen taleplerini karşılamak için çığır açan teknikler ve teknolojiler kullanmaktadır. Önümüzdeki on yıl içerisinde yapay etin restoran menülerinde ve marketlerde yer alacağı tahmin edilmektedir. Ancak her ne kadar olumlu yönleri olsa da yapay etin üretim maliyeti, endüstriyel üretime uygunluğu, tüketiciler tarafından kabul görmemesi, doğal kabul edilmemesi ve bazı etik kaygılardan dolayı ticarileşemeyeceğine dair görüşler de mevcuttur. Ancak piyasanın iyileştirmeye gitmesi ise kaçınılmazdır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda ise yapay etin gelecekte alternatif bir protein kaynağı olarak diyette önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir.

 

KAYNAKÇA

 

Farhoomand, D., Okay, A., Aras, E.S., Büyük, İ. (2022). Yapay et üretimi ve gelecek vizyonu. Food and Health, 8(3), 260-272.     https://doi.org/10.3153/FH22024

 

Geleceğin Alternatif Protein Kaynağı: Yapay Et Ece Sürek, Pınar Uzun https://doi.org/10.24323/akademik-gida.758840